Giresun Tarihi - 4 (Hacı Emiroğlu Beyliği dönemi)
1243 Kösedağ Savaşı'ndan sonra Türkiye Selçuklu Devleti’nin gerilemeye başlaması, aynı yüzyılın sonlarında da çöküşe geçmesiyle birlikte Doğu Karadeniz bölgesinde bağımsız Türk siyasî teşekkülleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu dönemle birlikte, Giresun ve çevresindeki Türk yerleşiminin mahiyeti hakkında somut bilgiler elde edilmeye başlanır.
Hacı Emiroğlu Beyliği Dönemi
1243 Kösedağ Savaşı'ndan sonra Türkiye Selçuklu Devleti’nin gerilemeye başlaması, aynı yüzyılın sonlarında da çöküşe geçmesiyle birlikte Doğu Karadeniz bölgesinde bağımsız Türk siyasî teşekkülleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu dönemle birlikte, Giresun ve çevresindeki Türk yerleşiminin mahiyeti hakkında somut bilgiler elde edilmeye başlanır. XIV. yüzyılın başlarında ülkedeki Moğol hâkimiyeti sonlandığında, Giresun’un çevresi Türk beylik ve devletleriyle çevrilmişti. Samsun ve civarı ile Bayburt Eretnalıların eline geçerken, Niksar merkez olmak üzere Samsun’un güneyine kadar yayılan Taceddinoğulları, Samsun ve çevresinde Kubadoğulları, Taşanoğulları, Bafra Beylikleri, Erzincan’da ise Uygur Türkü Mutahharten’in beyliği ortaya çıkmıştı. Rize’nin Fırtına Deresi ve doğusunda Ahıska’ya kadar olan bölgede de Moğollardan yöreyi alan Kıpçaklar bağımsız bir atabeylik kurmuştu. Komnenoslar ise Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize’ye hâkim durumdaydı. Ancak bu hâkimiyet sadece şehir merkeziyle sınırlıydı. Grek kaynaklarından XIII. yüzyılın sonlarına doğru Ordu bölgesini ele geçirdiği anlaşılan Hacı Emiroğulları Beyliği, Sinop Çepnileri tarafından kurulmuş olup ortaya çıktığı dönemde sınırları, Terme'den doğuda güneye kıvrılarak sahile ulaşmadan Ordu ve Giresun'un yaslandığı tepelere kadar uzanmaktaydı. Trabzonlu kilise tarihçisi Panaretos’un kayıtlarından bölgedeki Çepni varlığının Komnenoslar üzerinde büyük tedirginliğe sebep olduğu ve Giresun şehrini tehdit altına alan Hacı Emiroğulları’na karşı Kral II. Aleksios (1297–1330)’un 1302 yılında sefere çıktığı, büyük çabalardan sonra yörede hâkimiyetini yeniden tesis edebildiği yazılıdır. Bu dönemde Giresun, Komnenoslar açısından büyük önem taşımaktadır. Zira 1214’te Sinop’ta yapılan antlaşma gereğince Samsun’dan Trabzon’a kadar olan bölgenin idaresi, vergi ödeme ve istenildiğinde asker gönderme karşılığında Türkiye Selçukluları tarafından Komnenoslar'a verilmiştir. II. Joannes (1280–1297) döneminde Ordu’nun Çepnilere bırakılmasından sonra, Giresun, Trabzon Rum Devleti’nin elindeki ikinci önemli şehri haline gelmişti. II. Aleksios’un bölgeye sefer düzenleyerek hâkimiyetini yeniden tesis etmesinin sebebi, Trabzon üzerine yönelecek Türkmen tehdidinde Giresun’un hayatî öneme sahip bir savunma hattı olmasıdır. Ancak bu tedbir de yeterli olmamış ve Hacı Emiroğulları, 1313’ten itibaren Komnenoslar üzerine akınlar düzenlemeye başlamıştır. 1357’ye kadar aralıklarla devam eden bu akınlarda Trabzon surları önüne kadar uzanan Çepni kuvvetleri düzenli aralıklarla Komnenosların bölgedeki nüfuz alanını daraltarak hâkimiyet sahasını genişletmeyi başarmıştır. Bu baskıyı güçle bertaraf edemeyeceğini gören II. Aleksios, 1358'de, kız kardeşi Theodora'yı, Hacı Emir Bey ile evlendirerek iki taraf arasında akrabalık bağı kurmuş, böylece varlığını devam ettirmeyi amaçlamıştır. Bezm u Rezm’de ve Panaretos kroniğinde yer alan kayıtlardan, kralın bu amacına ulaştığı ve aynı asrın sonlarına kadar iki taraf arasında herhangi bir çatışma olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak Hacı Emir’den sonra başa geçen Süleyman Bey Dönemi'nde iki taraf arasındaki münasebetler yeniden bozulmuş, bölge tarihinde bir ilk gerçekleşerek 1396-1397'de Giresun fethedilmiştir. O döneme kadar hiçbir zaman Müslümanların eline geçmeyen bu kaleyi alması, Süleyman Bey’in ve beyliğinin İslâm dünyasındaki ve Türkiye’deki itibarını oldukça arttırmıştır.
Süleyman Bey'in fethinden Osmanlı hâkimiyetine girene kadar Giresun’un durumu hakkındaki tek kaynak Clavijo Seyahatnamesi'dir. Timur'a elçi olarak giden İspanyol elçisi Ruy Gonzales de Clavijo, 1404'te Hacı Emiroğulları'nın hâkimiyet alanını Tirebolu’ya kadar genişlettiğini ve yaklaşık on bin askerleri olduğunu yazmaktadır. 1362-1363'te Trabzon'da altı bin civarında nüfus olduğu göz önüne alınırsa, elli binden fazla bir nüfusa sahip olan Hacı Emiroğullarının, Giresun’un Türk yurdu haline gelmesinde ne derecede rol oynadığı anlaşılabilir. Batılı araştırmaların neredeyse tamamında Trabzon’daki Komnenos idaresi “İmparatorluk” unvanıyla anılırken Hacı Emiroğulları beyliğinin önemsiz bir siyasî teşekkül olarak kabul görmesi, tarih anlayışının yeniden gözden geçirilmesi bakımından da çarpıcı bir örnektir.
1404 yılına ait bu kayıttan Trabzon Osmanlı hâkimiyetine girene kadar geçen zaman diliminde Giresun’un konumu ve Hacı Emiroğlu beyliğinin bölgedeki varlığı konusu aydınlatılmaya muhtaçtır. Kaynaklardaki bilgi yetersizliğinden, bahsi geçen konularda sadece bazı tahminler yürütülmektedir. Bu hususta çaba harcayan F. Sümer, F. Emecen gibi tarihçiler, Süleyman Bey’den Osmanlı Devleti tarafından ilhak edilene kadar beyliğin akıbetinin meçhul olduğunu, Giresun’un Hacı Emiroğullarının elinde ne kadar kaldığının tam olarak bilinemediğini, ancak kentin Osmanlılar ele geçirmeden Komnenoslar tarafından geri alındığını ifade ederler. Nitekim şehrin Trabzon’un fethi sonrasında Osmanlı hâkimiyetine girmesi son hükmü doğrular. Giresun’un batı kesimi ise 1427-1428’de Osmanlı Devleti’ne dâhil olmuştur.
Giresun’un Türk yurdu haline gelmesinde büyük katkısı bulunan Çepnilerden kalma yer isimlerine bugün şehrin her tarafında rastlanılabilir. Aynı şekilde günümüzde Çepni ya da ondan türetilmiş aile adlarını taşıyanlar halen yörede varlığını devam ettirmektedir. Osmanlı Devleti Dönemi'nde tesis edilen idarî yapılanmada bölgenin Çepni vilayeti olarak nitelendirilmesi de bu Oğuz boyunun Giresun’daki varlığının tarihî bir izi olarak kayıtlardaki yerini almıştır.
Resim Kaynak: emiroğlu ailesi internet sitesi
Tepkiniz Nedir?